İsrail’in son dönemde İran’a yönelik düzenlediği saldırılar, bölgeyi ve dünyayı tehdit eden bir şiddet sarmalının habercisi olarak karşımıza çıkıyor. ‘İran’ın nükleer silahlara erişme kapasitesini ortadan kaldıracağız’ bahanesiyle gerçekleştirilen bu saldırılarda birçok kişi hayatını kaybetti. İsrail, şimdi Tahran dahil olmak üzere milyonlarca insanın yaşadığı bölgeler için ‘tahliye edin’ çağrısı yaparak endişe verici bir noktaya gelmiştir. İsrail’in…
İsrail’in son dönemde İran’a yönelik düzenlediği saldırılar, bölgeyi ve dünyayı tehdit eden bir şiddet sarmalının habercisi olarak karşımıza çıkıyor. ‘İran’ın nükleer silahlara erişme kapasitesini ortadan kaldıracağız’ bahanesiyle gerçekleştirilen bu saldırılarda birçok kişi hayatını kaybetti. İsrail, şimdi Tahran dahil olmak üzere milyonlarca insanın yaşadığı bölgeler için ‘tahliye edin’ çağrısı yaparak endişe verici bir noktaya gelmiştir.
İsrail’in saldırılarının ‘meşru müdafaa’ kapsamında değerlendirilip edilemeyeceği tartışmalıdır. Doç. Dr. Levent Ersin Orallı’ya göre, meşru müdafaa hakkını kullanabilmek için belli şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Fakat İsrail’in ‘önleyici meşru müdafaa’ kavramı altında yaptığı saldırılar hukuken sorgulanabilir bir durumu ortaya koymaktadır.
Doç. Dr. Orallı, İran’ın BM’nin 51. maddesi gereğince meşru müdafaa hakkını kullandığını belirtmektedir. İran’ın egemenlik alanına yönelik saldırılara karşı hukuki bir dayanakla cevap verdiğini vurgulayan Orallı, ABD’nin İran’a yönelik müdahalesinin hukuksuzluğuna dikkat çekmektedir.
Son günlerde ABD’nin İran’a müdahil olacağı konuşulsa da, ilk saldıranın İsrail olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Doç. Dr. Orallı’ya göre, ABD’nin İsrail ile işbirliği yaparak İran’a saldırması hukuksuzluğu artırmaktadır.
Özetle, İsrail’in İran’a yönelik saldırıları ve meşru müdafaa iddiaları bölgede tansiyonu yükseltmekte ve uluslararası hukuk açısından ciddi soru işaretleri doğurmaktadır.
Reklam & İşbirliği: [email protected]